Güncelleme Tarihi:
zun bir aradan sonra buluşuyoruz. Masmavi gözleri, güzelliği her zaman baki ama o içinde birçok farklı kadın barındırıyor. “Vamp, seksi, anaç... Hepsi var. Birçok kadında olduğu gibi” diyor. Samimi ve nahif duruşuyla başlıyor anlatmaya...
◊ 24 Ocak’ta vizyona girecek olan ‘Tete ve Masal: Rüyalar Diyarı’ filmiyle beyazperdede olacaksın. Bir çocuk filminde rol almaya nasıl karar verdin?
Çocuk filmi diyoruz ama ben hep yanına bir not koyuyorum, bu büyüklere de hitap eden bir film. Bizim de izlerken keyif alacağımız, kendimizden bir şeyler bulup yüzümüzü güldürecek, düşündürecek çok tatlı bir iş oldu. Kadromuz güçlü. Haldun Dormen, Engin Altan Düzyatan, Mert Turak, Fahriye Evcen gibi isimler var.
◊ Bir prensesi canlandırıyorsun. Nasıl bir prenses oldun?
Prenses aslında günümüz genç kızlarına biraz atıfta bulunuyor. Görüntüsüyle çok meşgul, hep zayıf kalma derdinde. Sağlıklı beslenmek istiyor ama aklı hep kötü beslenmede. Bu karakteri çekmek ve ona bürünmek çok keyifliydi. Çocuklarıma “Ben prenses olacağım” dediğimde “Nasıl yani, gerçekten prenses mi olacaksın” dediler. Onlar izleyeceği için çok heyecanlıyım.
◊ Senin prenses tarafların var mı?
Biraz var. Aslında anneannem, teyzem ve annemle büyürken çocukluğum daha prenses gibi geçti. Ama hayata atıldıkça prenses tarafım da geri planda kaldı.
◊ Hayatın dışarıdan görüldüğü kadar steril mi?
Hayır, kimin hayatı tamamen steril olabilir ki! Biliyorum; evli, mutlu, çocuklu olarak görünüyor. Böyle göründüğü için de mutluyum, zaten defolarımı ya da sıkıntılarımı niye yansıtayım! Bunlar kendi içimizde hallettiğimiz şeyler olmalı.
◊ Şimdi biraz söylesen...
Benim de huysuz olduğum, yüzümün düştüğü ve toparlayamadığım oluyor. Birine gıcık olduysam asla normal davranamam, lanet davranırım, bunu kimse yaşamak istemez.
◊ ‘Kavak Yelleri’nden beri bizim mahallenin kızı gibisin. Tatlı bir güzelliğin var. Seksi tarafın yok mu?
Vamp, seksi, anaç taraf, hepsi var. Birçok kadında olduğu gibi. Ama televizyon kanallarında “Bu kişi bu rolü oynar” gibi bir durum oluyor. Bunun kırılması lazım. Oysa kılık kıyafet, saç, makyaj, bakışla veya senaryoyla, yönetmenin yorumuyla birçok kadını oynayabilirsin, keyifli olan da bu.
◊ Güzel olmanın artıları vardır. Dezavantajları neler?
Evet, bazen seni sadece güzel zannediyorlar, kimse zekânla, çalışkanlığınla ilgilenmiyor. Öbür taraflarını göstermek için ekstra çaba sarf ediyorsun.
◊ Güzellikten bahsederken, estetiğin yok mu?
Bir tek botoks yaptırdım. En son Demi Moore’un oynadığı ‘Cevher’ filmini izledim, bir daha da yaptırmaya gidemedim. Çünkü güzellik açısından hep daha iyisini istiyoruz. Kendimizi kabullenmiyoruz. Ama o filmden sonra elimizdekinden de olabiliriz korkusu geldi bana. Gidebildiği yere kadar böyle devam edeceğim.
◊ Ekrandaki estetik modasını nasıl görüyorsun?
Estetik kimine çok yakışıyor ama herkesin birbirine benzemesi tatsız. Eskiden hepimiz farklıydık, bence güzel olan oydu. Şimdi dudağın inceyse, yanağın etliyse, biraz kiloluysan güzel değilsin gibi bir şey var. Bu biraz sosyal medyanın getirdiği yanıltıcı bir güzellik algısı. Sanki doğrusu oymuş gibi geliyor.
◊ Bu algılarla ilgili mesleğinde yaşadığın zorluklar oldu mu?
Doğumlardan sonra ister istemez içinden “Bir an önce kilo vermem, ekranlara dönmem lazım” diye bir ses geliyor. Bu birinin yaptığı değil, toplumun ve mesleğin baskısı. Biri söylemese de sen toparlanmam lazım diyorsun. Çünkü biliyorsun sürekli alttan 20 yaşında fıstık gibi kızlar geliyor.
◊ Böyle yaşamak zor değil mi?
Zor ama cast’lar (oyuncu seçimi) zaman zaman tipe ve partnerciliğe göre yapılıyor. Yakışıklı çocuğun yanına güzel bir kadın koyalım gibi... Ben 40 yaşındayım, yaş grubumdaki kadın oyuncular ekranda kendilerine doğru karakter ve yer bulmakta zorlanıyor. Oysa Türkiye’de bir erkek 20 yaşında da 60 yaşında da başrol oynayabiliyor, yanlarına hep genç kızlar konuyor.
‘HAYATTA KİMSE KİMSENİN YERİNİ DOLDURAMIYOR’
◊ Baban ve annen sen küçükken ayrılmış. Sen teyze, anne ve anneannenle büyüyorsun. Hiç görüştün mü babanla?
Ben 8 aylıkken ayrılmışlar. Yok görüşmedik. Zaten vefat etti.
◊ Bu ayrılık hayatını nasıl etkiledi?
Kadınlarla dolu bir ailede büyüdüm. Bir oğlum olsun çok istiyordum. “Beni bırakıp gitmeyecek bir erkek olsun hayatımda” diyordum. Allah iki erkek evlat verdi.
◊ Babandan uzak olmak erkeklere bakışını etkiledi mi?
Hayatına her giren erkeği bir baba figürü yerine koymaya çalışıyorsun. Ne olursa olsun o boşluğu doldurmak istiyorsun. Aslında hata yaptığımız nokta bu. Oysa o boşluğu olduğu gibi kabul edip hayata öyle devam etmeliyiz. Çünkü hayatta kimse kimsenin yerini dolduramıyor.
◊ Annen çalışıyor muydu?
Evet. Ressamlık, içmimarlık yaptı, takı yaptı sattı, bizi büyüttü.
◊ Sen turizm okumuşsun. Neden?
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Turizm Otelcilik okudum. Puanım ona yetti.
◊ İçinde oyunculuk var mıydı?
Yok, aslında mezun oldum, diplomamı aldım, bu arada okurken yaz aylarında otellerde çalıştım. Ama 21-22 yaşlarındayken artık o işi yapmayacağımı anladım. Oyunculuk da tesadüfen, tamamen ek gelir kazanma amaçlı girdiğim bir işle geldi.
◊ Hangi noktada mesleğim bu dedin?
Bunu demeye fırsatım olmadı. ‘Kavak Yelleri’ne girdim, 5 yıl sürdü ve zaten bu iş benim hayatım olmuştu.
◊ Bir söyleşide “Dönüp yaşadıklarıma baktığımda görüyorum ki kimse beni kolay kolay yıkamaz” demişsin. Neler yaşadın?
Üniversitedeyken ve sonrasında kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalışıyordum, varlıklı bir aile değiliz, durumumuz yok. Ben bugün oyunculuk yapmasam, işler tersine dönse, bana “Git bir mağazada çalış” deseler hepsini yaparım. Genç kızlara şunu diyorum: Mutlaka bir el beceriniz, bir erkeğe muhtaç olmadan, kendi ayaklarınızın üstünde durabileceğiniz, emeğinizin karşılığını alabileceğiniz bir mesleğiniz olsun.
‘GEYŞA TABLOLARI ÇİZİYORUM’
◊ Sen bir dönem geyşa tabloları çiziyordun, pastane açmak istiyordun. Çizimler ve hayaller devam ediyor mu?
Geyşa tabloları çiziyorum. İnatla bir sergi açma niyetindeyim. Neden geyşa bilmiyorum ama seviyorum geyşaları. Hayalim hâlâ bir pastane sahibi olmak. Hatta ‘Muhteşem Yüzyıl’da ‘Mihrimah Sultan’ı oynarken pastaneye gidip çalışıyordum.
◊ Nasıl yani?
Gündüz tacımı takıp sultan oluyordum, öğleden sonra pastaneye gidiyordum. Ulus’ta bir dükkândı. Hem pasta yapıyor hem servis yapıyordum. İnsanlar inanamıyordu. Amacım para kazanmak değil, öğrenmekti.
‘BİZ DAHA FLÖRT EDEMEDİK’
◊ Evlilikte 11 yıla gidiyorsun. Eşin Bedri’yle (Güntay) aynı spor salonuna gidiyormuşsunuz. Bir gün telefon numaranı bulup sana “Dizlerin hep yara oluyor, dizliklerin bende” diye mesaj atmış, doğru mu?
Evet, dizlik aldı, hâlâ da saklıyorum. Tabii hemen kabul etmedim dizlikleri (gülüyor). “Sen kimsin” dedim. O da kendini tanıttı ve “Yemeğe çıkalım” dedi. Ben çıkmak istemedim. Ama çok ısrarcıydı, ısrarları bitsin diye kabul ettim.
◊ Sonra neye vuruldun?
Yemekten sonra bir daha görmem diye düşünüyordum. Ama öyle bir konuştu ki, ağzı çok iyi laf yapıyor ve o günden sonra da hiç ayrılmadık.
◊ Ardından hemen de çocuklarınız oldu. Aşkı yaşama fırsatı buldunuz mu?
Hemen anne-baba olunca biraz o hengâmenin içinde geçti yıllar. Biz daha flört edemedik.
‘VİCDANIN, ACIMA DUYGUN, HASSASİYETİN DEĞİŞİYOR’
◊ Demir 10, Can 8 yaşında. Annelerinin şöhretli olduğunu biliyorlar mı?
Evet. Arkadaşları “Annenizi bilboard’larda, afiş ya da televizyonda gördük” dediklerinde daha çok hoşlarına gidiyor.
◊ Annelik oyunculukta bir şeyleri değiştirdi mi?
Anne olduktan sonra özellikle anneyi oynarken merhametin, vicdanın, acıma duygun, hassasiyetin değişiyor. İnsan birçok konuya daha farklı, daha içten, daha hassas yaklaşıyor, oyunculuğuma bence çok katkısı oldu.
◊ Anneliğin seni en çok zorlayan tarafı ne?
İki çocuk arasında yaş farkı çok yakın, erkek çocuğun değişik bir enerjisi de var, fazla yorucu. Çocuk büyütmek sabır işi ve özveri istiyor. Her anne için farklı olabilir ama ben ön plana hep onları koyuyorum. Bana bir sürü şey de öğretiyorlar.
◊ Ne gibi?
Demir daha büyük ve daha bilinçli olduğu için benim unuttuğum ve fark etmediğim birçok şeyi hatırlatıyor bana. Geçenlerde “En büyük hayalin ne” diye sordu, ben de “Senin ve kardeşinin mutlu olduğunu, güzel bir yuvanız olduğunu görmek” dedim. “Tamam, anladım, bizi çok seviyorsun, onu sormuyorum. Senin hayalin ne? Kendinle ilgili bir hayalin yok mu” dedi. Bir an durdum, evet, çocuklarımı çok seviyorum ama özellikle mesleğimle ilgili hayallerim olduğunu kendime hatırlatmam gerektiğini fark ettim.