Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD) ve Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) iş birliğiyle ‘Dönüştüren Güç’ teması altında düzenlenen Yapay Zekâ Zirvesi’nde önemli mesajlar verildi.
Ve şöyle denildi özetle:
“İzmir bu işi yapabilir.”
Yani, Türkiye’nin dijital başkenti olabilir.
Kodla, veriyle, yapay zekâ algoritmalarıyla düşünen; teknolojiyi sadece kullanan değil, üreten bir şehir…
Olmaz mı?
Aslında İzmir’in attığı o kadar çok adım var ki…
Hepsini yakından takip ediyorum.
Ama yıllar sonra dönüp bakıldığında o günün bir devrin kapanışı olduğu anlaşılır.
12 Mayıs 2025 işte o günlerden biri.
PKK, silah bırakma kararı aldı ve kendini feshetti.
Ama hemen söylemeliyim.
Bu sevinç çığlıkları atılacak bir zafer anı değil.
Bu, daha çok içimize dönüp düşünmemiz gereken bir eşik.
Çünkü bu ülkede bu cümleyi yazabilmek için çok insan öldü.
Çok gencin hayat yarım kaldı. Çok çocuk yetim, çok anne sessiz kaldı.
Ama altını çizdiğinizde görürsünüz.
Yeni bir başlangıcın da adımıdır.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleşen SKAL Türkiye Seçimli Genel Kurulu’nda yaşanan da bir değişimin habercisiydi.
Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu (USDF), tarihinde ilk kez başkanlık koltuğuna İzmir’den bir isim getirdi:
Emre Gezgin.
Emre ile yollarımız Saint Joseph sıralarına dayanır, okuldaşız.
Hepsi bir araya geldiğinde, Türkiye’nin dijital çağda nerelere uzanabileceğini gösteriyor.
Suudi Arabistan’da bir şehir kuruluyor; adı Neom.
Geleceğin şehri olarak anlatılıyor.
Petrolle değil, vizyonla finanse edilen bir hayal.
Bu şehrin tanıtımı için bir Hollywood filmi çekildi.
Ve işte tam bu noktada devreye bir Türk firması giriyor.
JoyGame.
15 yaşında, 700 kişilik bir ekosistemi olan, kendi oyununu geliştiren ve global pazarda adından söz ettiren bir şirket.
Sendikalara, sendikalaşmaya karşı değilim. Olmam da.
Ancak İzmir’de asılan grev pankartlarına bakarken aklım ikiye bölünüyor.
Bir tarafım, sendikanın hak arama mücadelesine saygı duyuyor.
Ama diğer yanım, yaşadığımız çağın getirdiği yeni denklemi görüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan işçiler toplu iş sözleşmesinde uzlaşma sağlanamadığı için grev kararı aldılar.
İşçiler diyor ki:
İşte Mattia Ahmet Minguzzi’nin öldürülmesi böyle bir olay.
15 yaşında bir çocuk…
İtalyan bir babanın, Türk bir annenin evladı.
İstanbul’un göbeğinde, Kadıköy’de…
Gündüz vakti, insanların alışveriş yaptığı bir bit pazarında bıçaklanarak hayattan koparıldı.
Bu olay sadece bir ‘gençlik şiddeti’ vakası değil.
Yeni nesil bir kavramın temelini attı.
“OSB lojmanları…”
Eskiden lojman dendi mi akla devlet memuru gelirdi.
Şimdi ise Türkiye sanayisi kendi lojman kültürünü kuruyor.
Ama bir farkla…
Bu sefer lojmanlar sadece barınmak için değil, yaşamak için.
Yani ihracatçı için döviz kuru en önemli belirleyici değil artık…
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yeni bir makro ihtiyati düzenleme paketi açıkladı.
Zorunlu karşılıklar arttı, TL mevduat hedefleri sıkılaştı.
Ama işin ihracatçıyı ilgilendiren kısmı çok daha kritik…
İhracat gelirinin artık yüzde 35’i doğrudan Merkez Bankası’na satılacak.
Dövizini TL’ye çeviren firmaya verilen destek yüzde 2’den 3’e çıkarıldı ama sadece 31 Temmuz 2025’e kadar geçerli.
Yani kısa vadeli adımlar, uzun vadeli belirsizlik…
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi önemli bir uyarı yapıyor: